Trap sound’unun hakim olduğu şarkılarında adaletsizlik ve reddedilme gibi konuları işleyen Ohash, yeni şarkısı “Lil Baba” vesilesiyle Dergy’nin konuğu oldu.
Sebla KOÇAN / [email protected]
16 yaşındaki İran doğumlu genç ve yetenekli rap sanatçısı Ohash, “new-school” Türkçe Rap’in en genç temsilcisilerinden biri. 2013 yılında ailesi ile birlikte İran’dan Türkiye’ye gelen genç ve yetenekli Ohash’ın yeni şarkısı “Lil Baba” yayınlandığı andan itibaren olumlu eleştiriler aldı. 2019’da yayımladığı ilk albümü Shahulean’daki Ezhel, Şam ve Baneva’yla düetleri ile dikkatleri üzerine toplayan Ohash, şu anda ikinci albümü Lil Baba üzerinde çalışıyor. Küçüklüğünden beri rock dinleyen ve rock müziğin onun için vazgeçilmez olduğunu söyleyen Ohash, “Ama anlatacak çok şeyim vardı, sadece gitar çalmak yetmiyordu” diye anlatıyor rap müziğe olan tutkusunu. Ohash, Dergy’nin konuğu oldu.
“Bitmeyen Hikayeler” şarkınızda aslında hayat hikayenizi, yaşadığınız zorlukları, mücadeleleri anlatıyorsunuz. Çok küçük yaşta büyük zorluklar yaşamışsınız. Müzik sizi nasıl iyileştirdi? Müziğin pek çok şeyi iyileştirebileceğine hala inanıyor musunuz?
Müzik benim tek ilacım, tek dostum ve tek seçeneğim. O olmazsa ben kafamın içindeki seslere yenilirim. O yüzden yüksek sesli müziklerden daha çok hoşlanırım çünkü beni bu gezegenden daha da uzaklaştırıyor.
Babanızın müzisyen olduğunu biliyoruz ve Guns’n Roses, Pink Floyd, Linkin Park gibi grupları dinleyerek büyüdünüz. Rock halen dinler misiniz mesela? Rap müziğe merak saldığınız ilk an ne zamandı?
Tabii ki! Rock müzik benim vazgeçilmezimdir. Aslında rap müziğe hep bi’ ilgim vardı ama rock’ı daha çok seviyordum fakat bir gün fark ettim ki sadece gitar çalmak yetmiyor ve benim bir şeyler anlatmam lazım. Anlatacak çok şeyim vardı çünkü. Hatta o kadar çoktu ki rock şarkılarına sığmıyordu ve rock müzikte tam istediğim gibi açık açık anlatamıyordum. Bu yüzden rap’i seçtim. Rap’e başlamadan çok içime kapanık bir çocuktum ama başladıktan sonra yaşadıklarımı şarkılarıma döktüğüm için ve içimi boşalttığım için kendimi çok daha iyi hissediyorum.
“Lil Baba”da hayatınızda önem taşıyan MC’lere selam ediyorsunuz: Ezhel, Şam, Baneva ve Moti…Onların sizin hayatınızdaki yeri nedir, neler kattı bu isimlerle çalışmak size müzikal anlamda, neler öğrendiniz onlardan?
Şam resmen benim öz abim. Kendisi benim müziğime de karakterime de çok şey kattı. O yüzden yeri bende çok ayrı. Şam İstanbul’da nasılsa, Ankara’da da Baneva benim için öyledir. Kendisiyle ne zaman yan yana gelirsek çok şımarıyoruz ve çok eğleniyoruz. O da aynı şekilde benim müziğime ve karakterime bir sürü şey kattı. Motive ise hayatımdaki en zor, en yalnız günümde beni hiç tanımamasına rağmen bana destek olmuştu. O yüzden onun da yeri bende çok ayrı. Sercan abiyi de biliyorsunuz zaten, anlatmama gerek yok 😉
Zorluklara rağmen ayakta durabildiğinizi söylüyorsunuz ve hedefinizin hep daha yüksek olduğunu… Gözünüzü kapattığınızda bundan birkaç yıl sonra kendinizi nerede, nasıl bir dünyada hayal ediyorsunuz?
İki sene önce, şu an böyle bir konumda olacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Hayatımda aldığım en büyük ders şu: “Her an her şeye hazır ol” çünkü iki dakika sonra bile ne olacağı belli değil. O yüzden hayalini bile edemiyorum desem daha doğru olur.
“ANKARA’DA SAÇLARIM VE DÖVMELERİM YÜZÜNDEN ÇOK SIKINTI YAŞIYORUM”
Rap dünyasında şehirlerin, ağızların, dilin çok önemi var. Ankara rap sahnesi ise son dönemdeki en baskın şehirlerden biri. Ankara’nın sizin hayatınızda nasıl bir yeri var?
Ben şahsen Ankara’da saçlarımdan ve dövmelerimden dolayı çok sıkıntı yaşıyorum. Çok rahatsız edici bi’ durum ama bu durum beni daha çok hırslandırıyor ve daha fazla inat yapmama sebep oluyor. Zaten ben ve benim gibiler her gün sokaklarda bunun mücadelesini vermekte.
“Evet, tamam olabilirim ben yeni nesil, Ama benim okulum hep kalır eski” demiştiniz, “Shahulean”da. Old school ekolünden kimleri seversiniz, kimleri dinlersiniz, etkilenirsiniz?
2Pac, Big L, Nas, Biggie Smalls, Rakim, Wu Tang Clan, Mobb Deep.
Genç bir rapper’sınız ama sözleriniz oldukça güçlü, tutkulu bir rap’iniz var ve hiç dinlemeyeni bile sarıyor. Size en çok neler yazdırıyor, yazmak için özel bir şey yapıyor musunuz, mesela günlük tutmak gibi?
Ben şarkılarımda hep yaşadığım şeyleri yazıyorum. İyi veya kötü, komik veya ciddi, eğlenceli veya can sıkıcı farketmez. Zaten bu saydıklarımın hepsi hepimizin hayatında yer alan şeyler. O yüzden illa ki yazdıklarım birilerini yakalıyordur. Günlük tutmuyorum ama mesela çok not alırım. Aklıma gelen melodileri de anında kaydederim.
Rap dünyası çok kavgalara, laf düellolarına sahne oluyor. Tüm müzik türlerine göre en sivri eleştiriler de rap sahnesinden çıkıyor aslında. Siz kötü bir söze maruz kaldığınızda, kötü bir eleştiri aldığınızda buna nasıl tepki veriyorsunuz?
Bugüne kadar pek maruz kalmadım. Ciddiye alabileceğim şeyler söylenmedi hiç, o yüzden tecrübe etmeden ne desem yalan olur çünkü nasıl bi’ duygu olduğunu tam bilmiyorum. Ama ben büyük ihtimal ya karşılık veririm ya da hiç umursamam.
KISA KISA…
- Rapten sonra en sevdiğim, belki de bir gün yapmak isteyeceğim müzik türü rock.
- Ne zaman Pink Floyd – The Wall filmini izlesem duygulanırım.
- En kıskandığım şarkı Kid Cudi’nin In My Dreams şarkısı. Keşke ben yazsaydım.
- Baştan sonra benim için başucu olan albüm Travis Scott’ın Astroworld albümü. Bence hiç eskimeyecek.
- Boş vakitlerimde yapmayı en çok sevdiğim şey Fifa oynamak.
- Telefonda konuşmak mı yoksa mesajlaşmak mı derseniz cevabım telefonda konuşmak.